SELİMİYE CAMİ
SELİMİYE CAMİİNİN YAPIMI
Kanunî’nin Hürrem Sultandan olma oğlu II..Selim (1566-1574)in emri ile (Sarı Selim) O sıralarda (79) yaşında olan Mimar Sinan tarafından H. 976 (1569) yılında başlanmış H. 982(1575)’de bitirilmiştir.
NİÇİN EDİRNE’DE YAPILMIŞ
Süleymaniye gibi bir şaheser kanuni tarafından yaptırılıp meydana çıkınca tabiî olarak Kanuni’nin oğlu da babası gibi bir şaheser yaptırmayı arzu eder. Ancak bu eser İstanbul’da olursa, babası Kanuni ile yarışmış, veya onu çekememiş, O eseri gölgede bırakmış gibi bir duruma düşmemek için İstanbul’un dışında bir yer tercihi ile karşı karşıya kalmıştır. İstanbul olmayınca iki seçenek kalmış, ya Bursa, yada Edirne. Edirne İslâm'ın batıya açılan kapısı, o zamanki nüfus yoğunluğu ve İstanbul’dan önceki başkent olması hasebiyle tercih sebebi olmuştur.
CAMİ ALANI
Cami, 130/190 metre boyutlarında dik dörtgen olarak planlanmış bir külliyedir. Toplam olarak 28.500 metre karelik bir alanı kaplamaktadır.
İç avlu (Şadırvan avlusu); 1.560 metre kare, cami içi;1.620 metre karedir.
CAMİNİN AVLUSUNA 9 KAPIDAN GİRİLİR
1- Orta kapı, cümle kapısı.
2- Muvakkit hane kapısı.
3- Aralık kapısı, muvakkit hane kapısının mukabili.
4- Hamam kapısı, Darudtedris ve Darulkurranın müderris ve talebeleri, cami hademeleri için sabah namazından evvel açılır.
5- Arabacı kapısı, cami ve medreselerin levazım eşyası bu kapıdan alınırdı.
6- Taş odaları kapısı; talebenin girip çıkmasına, medresenin ihtiyaçları için kullanılırdı.
7- Mektep kapısı, talebe ve hocalar girip çıkardı.
8- Dilenciler kapısı, cenaze bu kapıdan çıkarılırdı.
-Musalla taşları kıble yönündeki Darulkurra ve Darulhadis arasındaki arka bahçeye konmuştur. Bu Sinan’ın nezaketini gösterir.
YAPIM TEKNİĞİ
Kubbeyi 8 sütun, fil ayakları taşımaktadır. Fil ayakları 3.75 çapındadır.
Fil ayaklarının üstüne yerleştirilmiş 8 ağırlık kulesi, bu kubbe kasnağını dışarıdan sararak ona bir taç görünümü kazandırırlar.
8 ayaktan hiç biri aşağıdan yukarı bağlayıcı kemere kadar tam serbest olarak yükselmezler0. Bunlardan mihrabın sağ ve solunda ikisi beden duvarına kısmen gömülüdür. Esas girişin sağ ve solundaki ikisi ise namaz katında kısmen serbest görülmekle beraber, esas girişin beden duvarına kemerlerle arkadan bağlı olarak yükselir. Nihayet 8 ayaktan geri kalan dördü, kuzey doğu ve güney batı yönlerinde sağlı sollu ikişer ayak şeklinde namaz sathından başlayarak birinci kat mahfilleri hizasına kadar serbestçe yükseldikten sonra bunlarda, bu bölgede bulunan ve bina kitlesi içinde bu ayakların arkasından başlayarak dışa doğru gelişip kuvvetlenen payandalara içeriden bağlanmıştır. Böylece sekizgenin köşelerinden yükselen 8 ayak ve bunları birbirine bağlayan kemerler üstünde esas kubbe büyük bir rahatlık ve emniyetle taşınmış olur.
Sinan ayrıca 4 minareyi ana kitlenin dört köşesinde bağlayıcı ve tutucu unsurlar olarak kullanmıştır. Yani hesapsız, gelişi güzel konmuş bir tek taş yoktur. Herkes biri birine yardımcı, her taş biri birine payandadır.
SELİMİYE'NİN KUBBESİ
Kubbenin zeminden yüksekliği 43 metredir.
Ayasofya’nın kubbe çapı 30.90 ile, 31.80 metre arasında değişen bir elipstir. Ayasofya’da kubbenin zemininden yüksekliği 55.60 metredir.
Kubbe yaklaşık 2000 (iki bin) ton ağırlığındadır.
Selimiye’nin kubbe devri; 98.88 metredir.
Kubbe üzerinde 18 ton kurşun vardır.
Kilit taşının ağırlığı 5 tondur.
Kilit taşının üzerinde 5 metre yüksekliğinde altın kaplama alem vardır.
Bütün dünyada “Ayasofya kubbesi gibi kubbe İslamlar tarafından inşa edilmemiştir. Çünkü imkansızdır.” Sözü yayılmıştır. Bu söze dayanan kafir mimarlar “Müslümanlara üstünlüğümüz vardır.” diye övünürler. Hatta “O büyüklükteki kubbeyi durdurmak zordur.” sözü “bu aciz kulun kalbine dert olmuştur”. Der ve caminin inşasına başlar.
CAMİ KAPILARI
Camiye, son cemaat yerindeki ana kapı ile birlikte, 2 doğudan, 2 batıdan olmak üzere 5 kapıdan girilir.Selimiye Camiinin toplam 32 kapısı vardır.
CAMİDE: Aynı anda 6.000 (altı bin) kişi namaz kılabilmektedir.
MİNARELER
Boyları 71 metre (Külah ve alemi dahil ile) 85 metre, her biri üçer şerefeli bu dört minare İslâm aleminin en uzun ve en zarif minareleri olmuştur. Her ne kadara Hindistan’da, Delhi de XIII. yüz yılda yapılan kutup minare 72.50 metrelik boyu ile daha uzun ise de en altta çapı 14 metre olan bu minarelere tepeye doğru incelir. Dolayısıyla kutup minarenin estetiği yoktur. Selimiye'de ikisinde (camiye bitişik olanlarında) 3 ayrı yoldan 3 şerefesine çıkılan Selimiye minareleri en aşağıda gövde sadece 3.80 çapındadır. Minarelerin hepsi aynı kalınlıktadır.
Caminin büyük kubbesinin örttüğü ana kitle, minarelerin yardımıyla sanki göğe doğru yükselir.
DİŞİ VE ERKEK MİNARELER
Önde olan iki minarenin taş oymaları çukurdur. Arkadaki iki minarenin ise taş oymaları kabarıktır. Öndekiler dişi, arkadakilere erkek minareler denir. Bu da eski Türklerin kadına saygı gösterdiklerini, kadını öne geçirdiklerini anlatır.
SİNAN DİYOR Kİ: “Üç Şerefelinin minaresinin aksine, bunun minarelerinin hem ince, hem de üçer yollu yapılmasındaki güçlüğü, ancak aklı erenler anlar.”
Gerçekten de Üç Şerefelinin minaresi Selimiye’ye göre kule gibidir.
MİNARELERİN TEMELLERİ: 22.73 metre aşağıda atılmıştır. Minarelerin devri, kalınlıkları devri: 13.64 metredir. Alemi ufku: 5.68 metredir. Evliye Çelebi diyor ki: “Garabet bundaki Edirne'ye girmek için dört tarafından dört adet büyük cadde vardır. Her hangisinden Edirne'ye girersen bu Selimiye Camisinin dört minaresini iki ve şerefesini de altı görürsün, yakınına gelsen bile.”
İÇ ŞADIRVAN
Müezzin mahfelinin tam altında, caminin tam ortasına küçük bir mermer havuz koyan Sinan, böylece Anadolu Selçuklu ve erken Osmanlı camilerin de sık sık rastlanan bir öğenin anısını yeniden canlandırmıştır.MİNBER
Bilhassa mermer işçiliğinin en zarif örneklerinden olan minber bir şah eser olarak anılabilir. Minberi 25 basamaklıdır.
SELİMİYE İÇİN SÖYLENENLER
USTALIĞIN ESERİ :Sinan; “Şehzade Mehmet Paşa Camii çıraklığımın, Süleymaniye Camii kalfalığım, Selimiye Camii ustalığımın eseridir.” demiştir.
KUBBE MİMARLIĞININ SON NOKTASI SELİMİYE
Yalnız Osmanlı mimarlığının değil, dünya mimarlığının da en yetkin eserlerinden birisi olan Selimiye Camisi hem iç mekan, hem de dış görünümünü büyük tek kubbe egemenliğine bağlı kılınarak tasarlanmış ve bu yönüyle kubbe mimarlığının varabileceği en son aşamayı gerçekleştirmiş bir yapıdır. Sinan’ın ustalığının eseri olan bu anıt, dünya mimarlık tarihinin de gelişim halkalarından biridir.
ALMAN ŞAİRİ GOETHE:
Bir yabancı diyor ki: eğer Selimiye’yi Türklerin yaptığını bilmeseydim,bunun insan eseri olmadığı kanaatine varırdım.
JAPONLAR: Eğer bu eser bizim olsaydı, korumak için onu cam kavanoz içine alırdık. Çünkü hava kirliliği bile camiye zarar vermektedir.
SELİMİYE 5-10 KUBBEDEN BİRİ DEĞİLDİR
Edirne de Selimiye, Türkler için “ben on tarihi kubbeden”biri değildir. O, bütün bir türk medeniyetinin ulaşabildiği doruk noktasını işaretleyen bir anıttır. Her vakit ve her şartta onun bir“fırın kubbesi” ile bir tutulamayacağı ve hiçbir Türk’ün yad ellerde bırakmaya gönlünün razı olamayacağından emin bulunmaktayız.
Selimiye’yi gezip dolaşan herkes etkisi altında kalır. Edirne’den Avrupa’ya gidenler, Avrupa’dan Edirne’ye gelenler, yerli yabancı turistler, hem tarihi hem de mimari bakımdan bir müze değerindeki anıt eseri görmeden edemezler. Tek göremeyen, 1574 de vefat eden banisi II.Selim’dir.
HESAP İŞİ :
Selimiye matematikte dinin, mantıkla inancın, bilimsel ve duygusal bağlamda aşılamaz, ulaşılamaz bir başarısıdır.SELİMİYE’Yİ SEYREDEN BİR YABANCI MİMAR
“Bu kul yapısı değil, gökten inme ilahî bir mabeddir.” demiştir.
MİHRAP VE KUBBE MERKEZİ HER YERDEN GÖRÜLMEKTEDİR
Bu ibadet yerinin her parçası harcanmış hiçbir köşe ve mekan kalmaksızın mihrabı ve bu mekanın bütünü, tek kubbenin örtüsü altında toplanmaktadır. Bu mimaride lüzumsuz hiçbir eleman olmadığı gibi harikulade bir nispet ahengi bütün kitlenin şaşılacak bir hafiflikle yükselmesini sağlamaktadır.
CAMİDE KULLANILAN YAPI MALZEMESİ
Cami tamamen kesme taştan yapılmıştır.
Camide: Duvarlar, kemerler ve minarelere taştan yapılmıştır. Kubbeler ve tavanlar tuğladan yapılmıştır.
KÜFEKİ: Camide küfeki taşı kullanılmıştır. Küfeki: süngerimsi ve boşluklu bir taş cinsidir. Taşlar İstanbul’un Bakırköy, Safraköy, Haznedardan getirilmiştir. Ocaktan çıktığında işlenmesi kolay olup zamanla sertleşmektedir.
MERMERLER: Lalapaşa yakınlarından getirilmiş. Camide kullanılan gri, mavi sütunların ve pencere sövelerinin Marmara Adası kaynaklı olduğu düşünülmektedir.
Camide kullanılan erguvan beyaz renkli sütunlarında Afyon’un 25 kilometre kuzey doğusundaki İscehisar kaynaklı olduğu sanılmaktadır.
Cami içinde dört mezhebi temsil ettiği söylenen, mermerden oyulmuş 4 adet kürsü ile somaki mermer sütunlar üzerine oturtulmuş bir mahfeli, humayun vardır. Mahfelin üst katının direkleri ise MAGOSA’dan getirtilmiştir.
GIRANİT KULLANILAN YERLER
Avluda bulunan pembe granitten yapılmış sütunlar. Bunlar Marmara, Kapıdağı yarımadasından getirilmiştir.Pembe granit Selimiye’nin son cemaat yerinde kullanılmıştır. (Avludaki ikişer sütun) GİRİ granit ise; yalnızca caminin son cemaat yerinde bulunan 4 sütunda kullanılmıştır.
PUDİNG VE BİREŞLERİN KULLANILDIĞI YERLER
Puding ve bireşler: çapları 2 mm’den büyük olan çakıl, iri çakıl ve blokların doğal bir çimento ile birleşmesinden oluşan kitlelere denir. (Yağışım demektir) Bunların çakıllarının yuvarlak olanlarına puding, köşeli olanlarına da bireş adı verilir. Bunlar kaplama taşı olarak kullanırlar.
PEMBE KIRMIZI ÇİMENTOLU PUDİNGLER
Hereke ve Karacabey ocaklarından çıkarılmıştır. Selimiye’de pembe, kırmızı pudingler avlu giriş kapılarının kemerlerinde kullanılmıştır.
SERPANTİN BİREŞİNİN KULLANILDIĞI YERLER
Avludaki iki sütun, revak sütunları ile, cami ana mekanındaki hünkar mahfelini taşıyan 4 adet sütundur.Kemer taşlarında çoğunlukla kesme taş biçiminde kullanılan KÜFEKİLER kırmızı beyaz boyalıdır.
Cami avlu zemin döşemesinde kullanılan mermerler, 1983 yılında biten restorasyonda tamamen yenilenmiştir.
Taşların küfeki olmasını Padişah da uygun görmüştür.
SELİMİYE'DE HAT SANATI
Yazılar AHMET KARAHİSARİ’ nin talebesi HASAN ÇELEBİ tarafından CELİ ÜSLUPLA yazılmış, Selçuklu üslubunu devam ettirmektedir.
ANA KUBBE
Mavi zemin üzerine beyaz celi sülüs hat ile yuvarlak formda İhlas suresi yazılıdır. Bunun etrafındaki 8 adetşemse içinde kahverengi zemin üzerine beyaz ile kalem işi olarak cali hatlar bulunmaktadır. Bu yazılar Allah’ın güzel sıfatlarını içerirler.
YAZILAR BİR SIRDIR
Hat yazılarında kullanılan Edirne kırmızısının ve çinilerde kullanılan kırmızılar ve bazı diğer renklerin kökeni ve tekniği bu gün için bir sır olarak bulunmaktadır.Hünkar mahfelindeki elmalı çini pano, başka bir benzeri olmaması bakımından bilhassa önemlidir.
SELİMİYE DEKİ VAV
Mihrap duvarlarındaki Fatiha suresinin “Veleddallin”ndeki“vav” harfi asırlar boyu hattatlara güzel bir celi sülüs örneği oluşturmuştur.
YAZILAR YENİLENMİŞTİR
Yazılar 3 asır sonra celi sülüs yazıları hattat ve mühezzip Nakşi Molla Mustafa tarafından yeniden yazılmıştır. Molla Mustafa 1809’da vefat etmiştir. Bu hattatın yazıları Üç Şerefeli ve Eski Camilerinde de vardır.
1982’DE YAZILAR YENİDEN YENİLENMİŞTİR
1982’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan restorasyonda yazıları ele alınmış, günümüzde yaşayan celi sülüs üstadı Hattat Mahmut ÖNCÜ bu yazıları yeniden ustaca Selimiye Camiine yakışır tarzda yazmışlardır.
HASAN ÇELEBİ – HATTAT KÖR OLUYOR
Evliye Çelebi’nin kaydına göre, Selimiye’nin yazılarına nezaret ederken Hasan ÇELEBİ’nin bir gözüne kireç düşmüş, kalemlerini yıkadığı kireçli su ile fark etmeden gözlerini yıkayınca diğeri de görmez olmuş, bu üzücü olay üzerine II. Selim ona kaydı hayat şartıyla maaş bağlamıştır.İki kişi Selimiye’yi doya doya seyredememiştir.
SİNAN SELİMİYE'DEN SONRA
13 yıl daha baş mimarlık görevini sürdürmüştür. Nisan ayında anılan Sinan 1488’de Kayseri’nin Ağırnas Köyünde doğup, 1588’de İstanbul’da vefat etmiştir. Mütevazi türbesi Süleymaniyededir.Bu gün 500’e yakın eseri kullanılmaktadır.
Sinan’ın ilk eseri, 20 yaşında kendi köyüne yaptığı 3 çeşme ve getirdiği sudur.
AYASOFYA
Eğer bu güne kadar ayakta durmuşsa Mimar Sinan’ın 3.Murat zamanında inşa ettiği istinat duvarları ve esaslı onarımları sayesindedir. Sinan: “Ayasofya’nın eline baston verdim” demiştir.
SELİMİYE AVLUSU
2475 m2’dir. 16 sütuna dayanan 18 kubbeli bir revakla çevrilidir.
CAMİNİN YAPIMINA
27760 kese akçe sarf edilmiştir.Selimiye’nin bulunduğu tepeye; kavak meydanı veya sarı bayır denmektedir.
Selimiye’nin yapıldığı yerde; evvelce Yıldırım Beyazıt’ın yaptırdığı bir saray vardı.
Selimiye’de 400 kalfa ve 14.000 işçi çalışmıştır.
CAMİNİN BİTİMİ
Evliya Çelebi, 2.Selim’in caminin bittiğini öğrenince Cuma namazını orada kılmak üzere yola çıktığında hastalığının artarak Çorlu’da camiyi görmeden öldüğünü yazar.Selimiye’deki ilk Cuma namazı: 12 Şaban (27 Kasım 1574) günü kılınmasına izin verildiği öğrenilmektedir.
RUS ORDUSU VE ÇİNİLER
1877-1878 Türk Rus savaşında Edirne’ye giren Rus ordusu, Selimiye’nin hünkar mahfelindeki çinilerin bazılarını yerlerinden söküp götürmüşlerdir.
BULGAR ORDUSU
1912’de Balkan savaşında Selimiye’yi yıkmak için izin istemiş, Çar Ferdinand “Hayır tarih karşısında böyle bir sorumluluğu üzerime alamam” demiştir.
90 KİŞİ CAMİDE GÖREVLENDİRİLMİŞTİR
Caminin bitiminden sonra 90 kişinin camide görev yapacakları, bu kişilerin maaşları ve adları padişah fermanı ile bildirmiştir. Bunlardan Hacı Nasuh Efendi Manii Nukuş (nakışları koruma) sure-i yasin okuyucusu, sure-i tebareke okuyucusu, muvakkit, inzibat, baş tesbihci, baş salavatçı, kayyım, kandilci, kapıcı, müezzin, kurşuncu, camcı, sucu, kitap tamircisi, gibi görevliler var. Hatip, İmam-Hatip gibi maaşları 30 akçeden 4 akçeye kadar değişmektedir. Hatip 30 akçe, imam 10 akçe gibi.
SON OLARAK SELİMİYE CAMİİNİN SIRLARINI ANLATAN BİR VİDEO İZLEYELİM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder